Helen Keller

Helen Keller

HELEN KELLER, YAŞAMI PARMAK UÇLARIYLA TANIYAN KADIN…
Helen 1880 yılında ABD’nin Tuscumbia şehrinde doğduğu zaman son derece sağlıklı bir bebekti. 18 Aylık oluncaya kadar da ciddi bir sağlık sorunu olmadı küçük kızın. Ama iki yaşını doldurmaya birkaç ay varken ateşli bir hastalık geçirdi. Hastalığının tedavisi bitip, yaşamsal tehlikeyi atlattığında   Helen Keller’in yaşamı tümüyle değişmişti. Çevresindeki bir çok kişi Helen Keller’in geçirdiği ateşli hastalık nedeniyle zihinsel yeteneğini yitirdiğine inanıyorlardı. Bebeklikten çocukluğa geçiş döneminde çevresinde olan biteni çok az anlaması,  ele avuca sığmazlığı, asiliği bu inanışın onaylandığının göstergesiydi.

Helen Keller’in geçirdiği hastalık onu  konuşma, görme  ve işitme engelli  yapmıştı ama hiç kimse onun zihinsel yeteneklerinin ayırdında değildi henüz.

Konuşma, görme ve duyma engelli Helen Keller’in asıl yaşamı ise  1887 yılının Mart ayında, yedi yaşına girmesine çok az kala  başladı.

Perkins Görme Engelliler okulundan yeni mezun olan, 20 yaşındaki genç öğretmen Anne  Mansfield  Sullivan, Helen  Keller‘a öğretmenlik yapmak üzere Tuscumbia şehrine geldiğinde,  karşısında duran konuşma,  görme ve işitme engelli küçük kızın insan beyninin  kapasitesinin doğru kullanıldığında  nasıl bir gelişim göstereceğinin örneği olacağını  bilmiyordu.

Öğretmen  A. Sullivan,  Perkins Görme Engelliler okulundaki öğrencilerinin Helen’e götürmesi için yaptıkları   oyuncak bebekle başladı işine. Elleri ile Helen’in ellerine “b-e-b-e-k” sözcüğünü heceledi. O’nun  nesneler  ve harfler arasında bir bağlantı kurmasını sağlamak istiyordu.  Helen harfleri doğru olarak yapmasını çok hızlı öğrendi ama  bunu yaparken henüz bir sözcüğü hecelediğini ya da böyle bir sözcüğün anlamını bilmiyordu.

Birgün Helen ve öğretmeni  bahçedeki   tulumbanın yanına gittiler. Öğretmen tulumbadan suyu çekerken Helen’in elini akan suyun altına tuttu. Soğuk su Helen’in bir eline akarken, öğretmen diğer eline “s-u” sözcüğünü önce yavaş, sonra hızlıca heceledi. İşte o anda  Helen’in kalbi yerinden fırlarcasına çarpmaya başladı. Öğretmenin vermeye çalıştığı mesajı almıştı. Yaşamının ilk 18 ayında zihninde yer etmiş olan tek sözcüktü su. Bu tek sözcükten yola çıkarak dokunduğu nesnelerle harfler arasında bir bağlantı olduğunu, her nesnenin sözcüklerle ifade edildiğini anladı.  Ogün akşam karanlığına dek 30 sözcük öğrenmişti Helen .

Bu, Helen Keller’in eğitiminin başlangıcıydı. Önlerinde uzun ve engellerle dolu bir yol vardı. Helen yenilgiye uğramayı kabullenmektense durmasızın çalışarak mücadele etmeyi ve  başarıyı seçmişti.

Kısa sürede alfabeyi öğrendi. Sonra   elini kullanarak yazmaya ve  görme engelliler için hazırlanmış yazıları okumaya başladı.

Öğretmen A. Sullivan ve Helen Keller kısa sürede ayrılmaz bir ikili oluşturdular.

Helen Keller 10 yaşına geldiğinde  hedefi: konuşmayı öğrenmek’ti.. Norveç’te görme ve işitme engelli küçük bir kızın konuşmayı başardığından haberi olmuştu. Kendisine  duyduğu sonsuz  güvenle  “Bir başkası başardıysa, ben de başarabilirim” diyordu. Böylece Horace Mann okulundan gelen bayan Sarah Fuller ile konuşma derslerine başladı.

Şimdi önünde yeni bir hedef vardı Helen Keller için:

“Bir gün Koleje gideceğim” diyordu. Helen Keller için “vazgeçmek” yoktu.

Önce Radcliffe Kolejine hazırlık okulu olan Cambridge Okuluna başladı, 1904 yılında ise Edebiyat Fakültesi diplomasını aldı. Tüm eğitimi ve çalışmaları sırasında öğretmeni   A.  Sullivan daima yanındaydı. Öğrencisinin başarısı için çabalıyor, Helen’le birlikte  ardı ardına kitaplar okuyor, konferanslara katılıyordu.

Öğretmen A. Sullivan’ın  1905 yılında  tanınmış bir sosyalist olan John Macy ile evlenmesi, öğretmen ve öğrencisini amaçlarından uzaklaştırmadı. Helen öğretmeninin evinde yaşamaya başladı . Bay ve bayan Macy onun tüm  çalışmalarında, etkinliklerinde  ellerinden gelen yardımı gösterdiler.  Öğretmen ve öğrencisi Helen’in bu uyumlu birlikteliği A.Sullivan’ın 1936 yılında ölümüne kadar sürdü. Sonrasında Helen yalnız devam etti yoluna.

Helen Keller için “yaşam, ya cesaret isteyen bir deneyim, ya da hiçti.”

Çabaları ile  mucizeler yaratan Helen’i  herkes tanıyordu. Zamanın bir çok tanınmış kişisi ile güzel dostluklar kurdu.

Helen’in yaşadığı bir deneyim,  görme engelli olmayanların da çoğu zaman “görmeden” yaşadıklarını öğretti ona.

Ormanda, parklarda gezintiye çıkan bir  arkadaşına  heyecanla  sormuştu:

“Haydi anlat, neler gördün ormanda?”

Arkadaşı Helen’in bu heyecanını anlamaktan uzak “Hiçbir şey” dedi: “Herkesin bildiği sıradan şeyleri gördüm. “

Helen aldığı yanıt karşısında büyük bir düş kırıklığı yaşamış ve  arkadaşı adına çok üzülmüştü.

“Ben New York´un müzelerinde dolaşırken dokunduğum eşyaları keşfetmekten inanılmaz bir  heyecan duyuyor, sözcüklerle anlatılmayacak kadar büyük bir mutluluk yaşıyordum.” Dedi.

“Sen nasıl oluyor da görme engelli olmamana karşın  çevrendeki güzelliklerin  ayırdına varmıyorsun?”

Helen kendisi yaşamı parmak uçlarında hissederek yaşarken, fiziksel engelleri olmamasına karşın “görmeden, duymadan” yaşayanlara şöyle sesleniyordu:

“Yalnızca üç gün daha görebileceğinizi düşünün. Nasıl tüm ayrıntıları gördüğünüzü anlayacaksınız. Üç gün daha işitebileceğinizi düşünün. Her bir sesin, her bir notanın nasıl özlemle  ruhunuza dolduğunu göreceksiniz. Yaşanacak üç gününüz kaldığını düşünün. Yaşamın  tüm saniyelerini nasıl özlemle yaşadığınızı göreceksiniz.”

Helen Keller, çoğumuzun başaramadığı şeyleri; göremediği, duyamadığı, konuşamadığı halde başardı. Yelkenliyle gezintiye çıkan, yüzen, satranç oynayan, bisiklete binen, tiyatroya giden, Latince, Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça okuyup konuşabilen bir insan oldu.

Sullivan’ın verdiği eğitim, ona sadece konuşmayı öğretmekle kalmayıp, insan beyninin doğru kullanıldığında neler yapabileceğini de kanıtlamış oldu.

Helen yazılarını önce görme engellilerin kullandığı Braille daktilosunda yazıyor, daha sonra normal daktiloya geçiriyordu.

Helen’in  Radcliffe’de okuduğu sırada  aralıklarla yazmaya başladığı yaşam öyküsünü bitirmesi   50 yıl sürdü.  “Benim Yaşam Öyküm” adını verdiği kitabı önce Ladies Home Journal’da kitap biçiminde seri olarak çıktı.  Helen Keller’in en çok tanınan bu eseri günümüzde 50 den fazla dile çevrildi.

Helen Keller  bir yandan yazılarını yazarken, diğer yandan   üyesi olduğu Amerika Görme Engelliler Derneği ve Dünya Körler Birliği için ülke ülke dolaşarak konferanslara katıldı, yardımlar  topladı.

Bir çok kitap, makale, biyografi yazan Helen Keller etkinlikleri ve çalışmaları nedeniyle defalarca  üstün hizmet ödülü ve  çeşitli üniversitelerin    onursal  doktorasını  aldı.

1946 ve 1955 yılları arasında beş kıtada 35 ülkeyi dolaşan Helen Keller gittiği her ülkede milyonlarca görme engelliye   yaşama sevinci ve aydınlığı götürdü.

Helen Keller 1968 yılında 88 inci doğum gününe çok az kala  Arcan Ridge’te öldü.  Külleri tüm yaşamı boyunca  ayrılmaz bir ikili oluşturduğu öğretmeni A. Sullivan’ın yanında yerini alan  Helen Keller’i Senatör Lister Hill’in sözleri çok güzel  tanımlıyor:

“O, ölmedi,  yaşamaya devam edecek. Helen Keller, hiç ölmemek üzere doğmuş, az rastlanan ölümsüz isimlerden birisidir. Tüm dünyaya, cesaret ve inancın sınırları olmadığını gösteren  bu kadının kitapları okunduğu, öyküleri anlatıldığı sürece O yaşayacak. “

Bu yazıyı paylaş

Profesyonel Destek İçin

Bize Ulaşın

Online Seans Talebi