Sorunlarla Başa Çıkmak

Sorunlarla Başa Çıkmak

Sorunlar, günlük yaşamın doğasında varolan gerçekliğimizin  bir parçası. Sorunların olmasını engelleyemeyiz, ancak sorunlarla başa çıkma becerilerimizi geliştirebiliriz.
Her insanın  sorunları algılama, yorumlama, hissetme ve buna karşı gösterdiği tepkiler farklıdır. Aynı insanın bile, aynı soruna farklı koşullarda değişik tepki verdiğini biliyoruz. Sorunlara tepkilerimizi etkileyen birçok faktör var. Bunların başında, bireyin küçüklükten beri birlikte yaşadığı insanların sorunu nasıl algıladığı ve bunlarla başa çıkma  teknikleri geliyor. Çocukluktan itibaren çevremizde olan biteni gözlemliyoruz ve bunlar bizim görsel hafıza kayıtlarımızı oluşturuyor. Duyduklarımız, işitsel kayıt depolarımızda yerini alıyor. Sorunlar karşısında hissettiklerimiz ise, bize özel bilinçaltı depolarımızda dolmaya devam ediyor.
Çocukluğumuzda çevremizde yeralan insanların, özellikle önemsediğimiz ve bilinçsizce rol model olarak aldığımız biri ya da birilerinin tepkilerini de sorunlar karşısında verilecek doğru tepkiler olarak kaydediyoruz. Ve, zamanla biz de o sorun karşısında doğru zannettiğimiz tepkiyi veriyoruz. Oysa, bu tepki modeli, bizim bilinçlice, üzerinde düşünerek, neyi nasıl algılıyoruz ve bu duruma verebileceğimiz en iyi tepki nasıldır? diye düşünerek verdiğimiz bir tepki olmaktan çok uzaktır.
Sorunlar karşısında nasıl davranmamız gerektiğini vurgulayan bir öyküyle devam etmek istiyorum.

Hintli bir usta, çırağının mutsuz bir şekilde devamlı her şeyden şikayet  etmesinden usanmıştır. Çırağına bir ders vermek ister ve çırağını tuz almaya gönderir. Çırak, tuz almaya niye beni gönderdi diye şikayet ederek döner. Usta, bir avuç tuzu bir bardak suya attıktan sonra, karıştırıp, içmesini söyler çırağa. Çırak, tuzlu suyu içer içmez tükürmeye başlar. Usta: tadı nasıl? diye sorar. Çırak hiddetle cevap verir: Çok acı, tadı berbat.
Usta gülümser, çırağını kolundan tutar ve dışarı çıkarır. Az ilerdeki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler. Suyu içen çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, usta tekrar sorar: Şimdi tadı nasıl? Güzel, ferahlatıcı diye yanıtlar, çırak. Peki, tuzun tadını aldın mı?  der usta. Hayır, yalnızca suyun tadını aldım, güzeldi der, çırak.
Usta, çırağının omuzuna elini koyar ve devam eder:
Yaşamda kederler, sorunlar tuz gibidir, ne az, ne de çok. Sıkıntın olduğunda yapman gereken tek şey sıkıntı veren sorunla ilgili hislerini genişletmektir.
Onun için sorunlarla başa çıkarken sen de bardak gibi değil, göl gibi olmaya çalış.

Bu yazıyı paylaş

Profesyonel Destek İçin

Bize Ulaşın

Online Seans Talebi