Annelik, Tanrı’nın kadınlara sunduğu en büyük armağandır! Gerçekten de şöyle bir düşündüğümüzde; yaşamımızda biz annelere verilen en özel, en güzel, en anlamlı, eşsiz ve değeri hiçbir ölçüyle belirlenemeyecek armağan elbetteki çocuğumuz… çocuklarımız…
Birden fazla çocuğu olanlar (ki ben de bunlar arasında olmaktan çok mutluyum) bu armağanı ayrı zamanlarda ve ayrı güzellikte aldıkları için daha da şanslılar.
Anne olmanın duygusu ve hissettirdikleri her anne için aynı mıdır?
Nasıl ki her insanın farklı parmak izi varsa, temel duygu aynı olsa bile,detaylarda farklılık vardır ve bunun olması da son derece doğaldır. Çünkü her insanı yine farklı bir ANNE yetiştirmiş ve kendi dilini çocuğuna öğretmiştir. Dilimize neden “ Baba Dili” değil de “Ana Dili” dediğimizi irdelersek ; biz bu dünyayı anlama ve anlamlandırma, tanıma ve kendimizi tanıtma sürecinde Ana Dilimizi kullandığımızı fark ederiz. Peki, Ana Dili derken, yalnızca konuştuğumuz dili mi kastediyoruz?Yapılan araştırmalar iletişim dilimizde
Sözcüklerin % 7, ses tonunun % 38, beden dilinin % 55 etkili olduğunu ortaya koymuştur.
Buradan da anlaşılacağı gibi, Ana dilimiz bizim aynı zamanda iletişim dilimiz. Yani ANNE başta olmak üzere BABA ve ailenin diğer üyeleri yeni doğana konuşmanın yanı sıra, sevgi dilini, öğrenme modelini , değerlerinin oluşumunu, kendini ve duygularını, ayrıca dış dünyayı tanıması ve anlamlandırmasını da öğretir. Çocukla annesi arasındaki göbek bağı fizyolojik bazı gereksinimleri karşılarken, duygusal bağ nedeniyle, annenin hamilelik sürecindeki tüm zihinsel faaliyetleri de çocuğun ilk tanıştığı duygular oluyor. Anne, gebelik süresince bebeğin bir canlı olarak büyümesi ve kendi yaşamını sürdürecek olgunluğa erişmesi için güvenliğine, beslenmesine ne kadar dikkat ediyorsa, bu süreçte duygusal durumuyla da bebeğine sevgi, huzur ve mutluluğu tanıştırdığının bilincinde olmalıdır.
Nasıl bir çocuk istiyorsun? diye anne-babalara sorduğumuzda hemen çoğunun istediği; sağlıklı, akıllı, zeki, terbiyeli, büyüklerine, vatanına ve milletine saygılı, özgüvenli, mutlu ve başarılı … bir çocuk!
Anne-babalar genelde benzer şeyleri istemelerine karşın çocuklar neden farklı oluyor? Bunda elbette genetik yapı, eğitim, çevre, beslenme vb. birçok faktörlerin de rol oynadığını biliyoruz.
Ancak çocuğun kişilik, öğrenme modeli, sevgi ve iletişim dili, dünyayı algılama ve bilinçaltı kayıtlarının oluşumunda ailede en büyük sorumluluk anneye ve babaya düşüyor.
Bu nedenle anne-babalar bebeklikten itibaren elindeki en değerli cevheri ince ince işleyerek, sevgi depoları dolu, mutlu olan ve mutlu etmesini bilen, sağlıklı, insana ve doğaya saygılı, doyumlu, özgüvenli, çalışkan, başarı odaklı, ahlaki değerleri olan, girişimci vb. birçok özelliği özünde barındıran, yaşamdan zevk alan bir birey yetiştiriyor olmanın farkındalığıyla öncelikle rol model olma konusunda ellerinden geleni yapmalıdır. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi yalnızca sözcükler çocuğun yapmasını sağlamak için yeterli değil. Nasıl söylediğimiz ve bizim nasıl yaparak örnek olduğumuz çok daha önemli. Sözümüzle yaptığımız uyum içerisinde olmalı, aksi halde çocuklar aradaki çelişki ya da uyumsuzluğu hemen anlayabilirler. Çünkü bebeklikte sağ beyin, dolayısıyla duygusal zeka ağırlıklı olduğu için yaptıklarımız, söylediklerimiz, hissettirdiklerimiz sürekli kayıtta. Ve bu kayıtların tutulduğu, saklandığı yer bilinçaltı. İşte çocukluğumuzda babaannemizin, annemizin, halamızın ya da teyzemizin yaptığı sevdiğimiz çöreğin tadını ve kokusunu hatırlamamız bu kayıt sayesinde hep taze.
Peki, çocukluğumuzda yaşadığımız olumsuz olayların, travmaların ve bizi bugün de etkileyerek, bazı yanlış davranışlarımızın mimarı olan kayıtları silmek ve onlardan özgürleşerek daha mutlu bir yaşam sürmek mümkün mü?
Günümüzde NLP bu yüzden önem kazandı ve yaygınlaştı. Ancak bunu yapabilmek için kişinin bu konudaki farkındalığı ve istekliliği önemlidir.
Her anne-baba elbette çocuğunu canından çok seviyor, O’nun için en iyisini yapmaya çalışıyor. İşte bu en iyisi, neye göre? Kime göre? Her anne-babanın bu değerlerini öğreten kendi anne-babası. Bu kadar hızlı değişen bir dünyada 25-30 yıl öncesinden başlayarak öğrenegeldiğimiz çocuk yetiştirmeyle ilgili bilgilerimiz gerçekten en iyisi mi? Bu konuda doğru bildiğimiz yanlışlar olabilir mi? Bilmediğimiz konularda öğrenmek için kitaplar okuyup, eğitimler alıyoruz. İşte, geleceğimiz olarak gördüğümüz, gözbebeğimiz çocuklarımızı günümüz koşullarında daha mutlu ve özgüveni gelişmiş bireyler olarak hazırlamak için :
ANNE-BABA FARKINDALIĞIMIZI ARTIRMALIYIZ!… Dr MK Mayıs 2011